Değerli abonemiz,
1319 sayılı Emlak Vergisi Kanunu ile Emlak Vergisi Kanunu 6 seri nolu Genel Tebliğinde açıklandığı şekilde; Türkiye sınırları içinde bulunan binalar, bu kanun hükümleri gereğince verginin konusunu teşkil etmektedir.
Bina kavramının, yapıldığı madde ne olursa olsun gerek karada gerekse su üzerindeki sabit inşaatın hepsini kapsayacağı, ancak, yüzer havuzlar, sair yüzer yapılar, çadırlar ve nakil vasıtalarına takılıp çekilebilen seyyar evler ile benzerlerinin bina sayılmayacağı açıklanmıştır.
İnşaatın bünyesine giren madde ve malzemenin mahiyeti herhangi bir önem arz etmemekte ve yapılar taş, demir, tahta, kerpiç ve benzeri hangi malzemeden yapılmış olursa olsun bina sayılmaktadır. Bu sebeple, vergiye tabi olmak bakımından, binanın arza ne suretle bağlı olduğunu yer altında veya üstünde bulunduğunu aramaya Iüzum bulunmamakta, binanın karada, denizde veya gölde inşa edilmiş olması da vergiye tabi olması bakımından önem taşımamaktadır.
Vergi Usul Kanununda yazılı bina mütemmimlerinin de bina ile birlikte nazara alınacağını öngörmektedir.
Belediye sınırları içindeki binaların ve belediye kuruluşu bulunmayan yerlerde köy ve mahalle topluluğu içindeki binaların bütünleyici olan arazi, nerede olursa olsun ticaret ve san'ata tahsis edilmiş binalarla birlikte kullanılan arazi, Vergi değerinin tayininde binayı bütünleyen arazi sayılır.
Bu bağlamda arazide ev bulunması nedeniyle arazinin tamamının bina vergisine tabi olması gerektiği görüşündeyiz. Dolayısıyla emlak vergisi hesaplanırken 8000 metrekarelik alanın dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.